ÜNİVERSİTELERİMİZ VE BİZ! -köşe - Murat Şah VURAL

ÜNİVERSİTELERİMİZ VE BİZ! -köşe

 ‘’Bir günü bir gününe eş geçen, hüsrandadır!’’

Maarif meselemizin temelinde yatan bu hadisi şerifin aksiyonuna katılmak fikriyle girmiş olduğumuz bu ‘külliye’ usulü, görülüyor ki eğitimden çok; kendi yolunu çizme birleşkesidir.

Gece vakti elli adamın ormana doğru gittiğini düşünelim. Eğer birinde fener varsa ve bir anda yakarsa, herkes o noktaya odaklanacaktır. O fenerli olan da elbet kendi görmek istediği tarafa yakacaktır fenerini. Tabii gösterdiği yerde ne varsa, yeni yol ve rota o olacaktır.

Üniversiteler tamamıyla bundan ibarettir. Yalnız hocasıyla değil, öğrencisiyle de böyledir.

İşte bundan, kendine yeni aydınlatıcı arayanlar; hep taşı taşa sürterek veyahut üşümeyi göze alıp kıyafetinden bir parçayı oduna sarıp kibritle yakarak kendi aydınlıklarını oluşturanlardır.

İmtihan kavramı da oldukça farklıdır. Bir kağıttan ibaret değildir. Nefs; şeytan, nefse güzel, aldatıcı, yalan, riya, kibir, enaniyet, bencillik ve en kötüsü kültürsüzlük imtihanı vardır. İşte bundan dolayı anlaşılmaktadır ki, karanlıkta kalmamak için ya kendini yakacaksın ya da eli fenerli olanı kendi görmek istediğin tarafa doğru çekmeye çalışacaksın.

Özetle, Anadolu irfanını ANADOLU’DA ayakta tutmak için; öz Anadolu ruh ve fikrini her daim dinamik tutacaksın!

Mesela eğer Bursa’da tarım yapıyorsanız, orada hangi meyvenin ve sebzenin yetişeceğini bilirsiniz. Veyahut hangi meyve sebzenin yetişmeyeceğini de bilirsiniz.

Yıllardır toprak bizim ama tutmayacak fikir ekilmesine izin veriyoruz!

Üniversitelerimiz, bize aidiyetlerini kaybediyor yavaş yavaş. Biz dediysek; öz Anadolu ruh ve fikri.

Gençlerin ihtiyacını biliyorlar! İyi bir reklamla, iyi fonlarla ve en önemlisi muhatap olarak onlara; gençleri çok rahat şekilde fikirlerinden döndürebiliyorlar.

PEKİ BİZ NEREDEYİZ?

‘’Biz mi? Iıı şey biz de camideyiz işte. Hani şu cemaat olduğumuz var ya, heh o.’’  Veya                               ‘’ Kahvehanelerde çay içiyoruz. İyi bir çay içiciyiz.’’

Yapmayalım bunu. Allah rızası için yapmayalım.  Zaten camiye gelen adamın senin hakikatini dinlemekten yorulduğunu herkes biliyor. Asıl hakikati dinlemek isteyenlere uzat elini. Üniversitelerimiz fabrikaya dönüştü. Mana olarak giren madde olarak çıkıyor! Tonla örnek verebilirim size.

.

İsmet Özel neden sol masadan kalktı da Anadolu masasına oturdu? Çünkü karşısındaki adamlar hem Das Kapital’i hem de Marx’ı ondan iyi tanıyordu. Bilimden konuşuyorlardı rahatlıkla. Üslupları iyiydi. Devrimcilerdi ve bir devrim aranıyorsa secde en büyük devrimleriydi. Sol masada kalem oynatıyorlardı. Onun görüşünde de değillerdi halbuki. ‘’Bir sabah gelecek kardan aydınlık..!’’ diyebiliyorlardı mesela. O dönemde!

Bir de bu dönemin gençlerine bakalım. Yani merkezi üniversite olanlara… Hangimiz ‘’ bir sabah gelecek kardan aydınlık!’’ diyebiliyor. Ya da şöyle sorayım kardeşlerim: Kim kendisini geleceğin aydınlığı için, İslam’ın dişlilerinin çalışması için feda edebilir? Öyle kuru kuruya ‘’ben!’’ demek de kurtarmıyor artık bizi…

Doğu’dan doğmak lazım. O karanlık ormanların ışıl ışıl olabilmesi için!

 

Yorum Gönder

0 Yorumlar