Sekizinci Gün
Çizilmiş sınırların çaylakça süzüldüğü,
Tüylerin, sarhoş bedenlere benzediği
Haftanın sekizinci, ayın otuz ikinci günü
Doğan bir nesildik biz.
Elbet bu kaçak dövüşümüzde
Bir şüphe vardı…
Biz, nasıl kamburlaşmıştık?
Sınırlı tarihi taşımanın bedeli miydi?
Boynumuza asılırken soluklar
Bir kuş debisine sığınmaktı
Zalimce, alttan bakışımız.
Sahi, kambur bedenleri;
dar bakışlı kefenleri
Hangi kavganın kaçışı sunmuştu?
yAşAmAk!
işte üç adımda bir sulh!
Üçlerin limanında sunulan bu oyun
Kimsesiz hecelerin, telifsiz seslerin
Bir bağlantısıydı.
.
.
.
Başkalarının sınırları dışında kaldık biz
Hep sekizinci günü getirmemiz istendi, yedinci güne
Düşman kesildiler tarihe
Bir ihtilaflı adaşlığı arıyorlardı
Bilmedikleri o isim
Bir ütopyadan başkası değildi.
.
Ama biz söz verdik
Usulsüz tarihe ve sınırlara
Ayın otuz ikinci gününü
Tırnaklarımızla kazımaya
Kirlenmemiş belgelerle
Kirlenmiş tarihe.
.
.
0 Yorumlar