İnsan, her daim hürriyeti yaşamak üzere yaratılmıştır. Dinin vecibesi de budur: İnsanı iyiye; doğruya, güzele her iki cihanda da iletebilmek. Fakat gördüğümüz mefhum hastalığının adına da özgürlük demektedirler. İdrarını sokağın ortasına bırakınca ‘’ işte özgürlük!’’ naraları atar, çevresinin de kendisini alkışlamasını bekler mesela. Üzücü ya da dehşetler içerisinde ‘insanları’ hayrete düşürense, beklediğini alabilmesidir.
’’Kim daha çok soyunmuş; hemen onu alkışlamalı, takdiri ve tebriki asla geciktirmemeliyiz!’’
Hürriyet nedir; kimlerin amacıdır; neleri ortaya koyar? Bu soruların cevabı eski kavramlarından çok farklılaştı. Hatta belki de insanlıktan uzaklaştı. Edebin; hayânın, adabın, kısaca insanca yaşamanın adı da ‘’irtica!’’ kaldı…
Hâlbuki hürriyet, bomboş çırılçıplak yaşamanın adı değildi. Vicdan muhasebesinde hep kaybeden de değildi. Temsilcisi maymun olan bir kavram, asla değildi!
…
Dünyaya diz çökmemiz, ne bir Haçlı seferinden, ne bilimsel bir öge sunuşlarından ne de ekonomik hüviyetin bozulmasından sonra oldu. Tam manasıyla sığ taklitçiliğin dahi çözemediği yegane şey: Türk’ü, Türk’e kırdırmak; İslam’ı fesada vermek ve Türkiye’yi mutlak içinden yıkmaktır. Reçetesini ne zaman bulduysa dünya, o zamandan beri engelli koşu gibi her otuz beş metrede bir engele takılmaktayız. Engelin sahibi ise, eli kırbaçlı; TÜRK’ÜN NEFSİdir. Türkiye ise her bir vuruşta daha da azan, azdıran bu kırbaç darbesiyle engelleri bir şekilde çözmeye çalışmış, en sonunda da şöyle bir reçete bulmuştur:
‘’Ne kadar pisleşirsem, o kadar rahat geçerim engelleri!’’
…
Üçüncü Napolyon Fuad paşaya sorar:
-Dünyada en kuvvetli, en sağlam temeller üzerinde, yıkılması en zor hangi imparatorluk vardır?
-Osmanlı İmparatorluğu efendim
Napolyon güler, ekler: ‘’Nasıl olur?’’
-Nasıl olmaz majeste! Siz dışarıdan, biz içeriden bu imparatorluğu yıkmak için her şeyi yaptığımız halde yine dimdik ayakta.
…
Hürriyeti, tüm zerrelerinde yaşayan; onu besleyen büyüten ve tüm dünyaya nasıl bir şey olduğunu tanıtan imparatorluktan, kılavuzu maymun olan Avrupalıdan hürriyet isimli mahbubeye sarılış! Tanzimat’tan bu yana süregelmiş hiçbir topluluk basite alınmamalıdır. Her karışı milim milim incelenmelidir.Mesela ‘’Yeni Osmanlılar’’ topluluğunun…
(devamı gelecek)
0 Yorumlar