" لَتُـفْتَحَنَّ
الْقُسْطَنْطِينِيَّةُ فَـلَنِعْمَ الْأَمِيرُ أَمِيرُهَا،
وَ لَنِعْمَ الْجَيْشُ ذَلِكَ الْجَيْشُ"
“İstanbul mutlaka fethedilecektir. Onu fetheden komutan ne güzel
komutan, o ordu ne güzel ordudur.” (Hadis-i Şerif)
Burnumuzun ucundaki uhrevî derinliği görmezden gelip de gökyüzünü feth
etmek için anlayacağımızı sanmaktı bu
uzun ve mânâsız bekleyişimiz.Belki de Bedir ve Uhud hala devam ediyordu da bunu
kavramaya aklımız da ruh gücümüz de yetmiyordu.Aslî nedene baktığımızdaysa
birtakım korkmaların, inandığı değerlerin doğru(!) olduğuna inananların ve bu
değerlerin sahiplerinin istediği şekilde bir bekleyişti yaptığımız.Kendi
devletine ve milletine fayda için hareket ettiğini söyleyenlerin çocuksu
cümlelerle yine kendi milletini avutmasıydı belki de.Çivisi çıkmış denilen
toplulukların ‘bile’ gözdesi olan ve Fatih’in yâdigari göz bebeğimiz Ayasofya…
İstediğimiz kadar onlara benzemeye çalışalım, onlardan olduğumuzu
belirtelim.Yaptığımız çalışmalarda tüm dünya devletlerinin çıkarlarını da öne
alalım.Hazırladıkları topluluklara eşbaşkanlık edelim.Hiçbiri fayda etmez.Biz
tüm dünyanın gözünde hâlâ Osmanlıyız!
Cemil Meriç’in meşhur cümleleridir: ‘’ Bütün Kuran’ları yaksak,
bütün camileri yıksak Batı insanın gözünde Haçlı Seferlerinin yalınkılıç ve
tekbir getiren cündileriyiz.Avrupa’nın bir nevi tezadı idik. Yani kıtayı
tamamlıyorduk. Şimdi maymunuyuz. Yani hiçbir haysiyeti, hiçbir hikmeti vücudu
olmayan ananesiz, haysiyetsiz, sırnaşık gölgesi.Avrupa materyalizmine rağmen
Hıristiyandır.Hıristiyanlık Doğu ismi anılır anılmaz şahlanıverir. İşçisi de,
Marksisti de, Hıristiyandır hep Avrupalının. Durup dururken hristiyan değildir
belki. Ama Hıristiyan bir devletle Müslüman bir devlet arasında bir tercih
yapmak gerekince safkan Hıristiyandır.Biz Müslüman olduğundan, Doğulu
olduğundan, Türk olduğundan utanan, aczinden tarihinden, dilinden utanan
şuursuz bir yığın haline geldik.’’
Açık net bir haykırıştır bu cümleler.Karşısına aldığı Doğu
insanına kendi tasvirleriyle ders vermeye çalışır.Batı’nın bizi dürterek
söylediği ‘’kendinden ne kadar uzaksan bize o kadar yakınsın’’ cümlesinin
uyanışıdır aslında.Peki uyandık mı, uyanır mıyız; tartışılır…
Ayasofya, Fatih’in fethinden sonra bir daha işgal edilmiştir! Bu
işgal tıpkı Ulu Hakan’ın yaşadıkları gibi ‘içten’(!) olduğundan öyle bir anda
bu işgali püskürtmek kolay olamamıştır.Yani toplumsal hafızada ‘nasıl kazınmak
isterse öyle’ yer ettirilmeye çalışılan fakat bu sefer tutmayan bir mayadır.
Bu tutmayan mayanın ön hazırlık dayatmaları ise ‘’Önce ondan daha
büyük camîleri doldurun!’’ olmuştur.Hiç beklenmeyen birinden, dünyanın,
Avrupa’nın dayatması sonucu belki, bu cümleler duyulması; büyük bir yara
olmuştur bu coğrafyada! Öyle bir haykırışla cevap almıştır ki o cevap,
gönüllerde yanan fetih aşkının yansımasıdır.Basittir fakat açıklaması anlayana
hitap eder.O cevap ise Servet Turgut’un kalemindendir:Kâbe’nin madde ve hacim
yönünden küp şeklinde bir taş yığını olduğunu ama mânâ ciheti yönünden
yeryüzünün en kıymetli mekânı olmaktan başka, cisimsizlik âlemindeki Beyt-i
Mamur’un yeryüzündeki mütealliki de olmak çapında bir kıymet belirttiğini
düşünürseniz; Ayasofya ile herhangi bir camî arasında da maddede değil, mânâda
nice farklar olduğunu zaten görürsünüz.’’
Cümlelerimizin başında îma etmeye çalıştığımız şey göklerde
aradığımız şeyin içinde olduğumuzun farkına varmamızdı.Tüm dünyaya iplerin
aslında bizim elimizde olduğunu göstermeye başladığımızın kanıtı da
olabilirdi.Yani Ayasofya’nın zincirlerinin kırılması demek, anlatılması gereken
çok şey demekti ve açıldı!
Danıştay kararından hemen sonra aklıma 15 Mart 2019’daki Yeni
Zelanda’da yaşanan camî katliamı ve sonrasında yapılan açıklamalar geldi.
Katliam, tüm Müslümanları tedirgin etmekle başladı ve Facebook
sayfasında tam 17 dakika boyunca canlı yayınla seyrettirildi.50 Müslümanın
şehit oluşunu canlı izleyelim de mesajı çıkaralım diye miydi, sorusuna cevap
ararken katliamdan önce yayınlanan bildiri uyandırıcıydı.Silahın üzerinde yazan
isimlere bakıldığındaysa bir teröristten fazlasıydı.Hani Cemil Meriç’in
sözlerini hatırlayın.. Haçlı-Hıristiyan birleşmesinin üzerine yazıldığı silah!
Ve tüm Müslümanlara sıkılan o
kurşunlar..
Bildirideki tüm cümleler dikkat çekici fakat şu cümle bize de
selam çakıyor:’’Boğazın Avrupa yakasına gelirseniz, ölürsünüz.’’ Tabii bir de
devamı var.Hani ‘bomboş Türklerin’ önemsiz gördüğü en önemli değerlerimizden
biri olan meseleye.. ‘’ Konstantinopolis’e gelir, tüm camî ve minareleri
yıkarız.AYASOFYA MİNARELERDEN KURTULACAK ve Konstantinapol hak edildiği gibi tekrar
Hıristiyan şehri olacak!’’
E tabii bu saldırıdan bir gün önceki İsrail Başbakanı
Netanyahu’nun oğlunun paylaştığı mesaj var:’’Erdoğan’a İstanbul’un gerçekte
Konstantin olduğunu hatırlatırım.’Türk işgalinden’ önceki bin yıl boyunca
Bizans İmparatorluğu’nun ve Ortadoksların başkenti olduğunu unutmasın.Türkler,
Yunanlara, Süryanilere ve Ermenilere soykırım yaptı.Onlar etnik olarak bütün
Hristiyanları küçük Asya’dan temizlediler.’’
Çok zor değildi gözlerindeki kini görmek.Aslında hiçbir zaman
değildi de bakmayın siz, işimize gelmediğindendi belki de ses çıkarmayışımız.Ekonomi
konusu ve UNESCO
hakkındaki görüşlerimiz de bir sonraki yazıda olacak.
Dünya hiçbir zaman oyunu oynayandan gayrısını bize göstermez.Oyunu
oynatanı görebilmek için oynanan sahayı yıkmak gerekir.Tıpkı Ayasofya’yı açmak
gibi.O zincirleri kırmak bütün Haçlı rüyalarını kabusa çevirmiş, hatta hepsini
teker teker ağlatmıştır.Aynı zamanda o saha yıkıldığından içimizden gibi
görünüp de bizden olmayanlar da görülmüş hatta bir CHP milletvekili çıkıp şu
cümleyi kurmuştur: ‘’Bu ülkede yalnızca Müslümanlar yaşamıyor, biz de
yaşıyoruz!’’Peki bu onların Müslüman’mış gibi gözükmelerini bitirmesine vesile
olan olay münafıklığı bitiren bir vesile değil de nedir? Belki de AYASOFYA
CAMÎ’NDEN dolayı bu hükümetin hiçbir çalışması görülmeyecek sadece bu hizmet
görülecek ve anısına 2.Fatih denilecek…
Mübarek olsun…
Bir de şu dünya ülkelerinin mesajları var.Hani önceden
önemsediğimiz!
ABD:Türk hükümetinin bu kararı bizi hayal kırıklığına uğrattı.
Rusya:Ayasofya’nın camîye dönüştürülmesi kararı, Türkiye’nin içişleri.
Moskova Patrikhanesi Dış İlişkiler Dairesi Başkanı Hilarion:Tüm dünyadaki
Ortadokslar için bir darbe.
Mısır Müftüsü Danışmanı İbrahim Nigm, Ayasofya’nın müze statüsünün
değiştirilmesi kararını tehlikeli bir siyasi oyun olarak nitelendirdi.
Ermenistan:Türkiye’nin Ayasofya kararı tehlikeli bir emsal teşkil
ediyor.
Katoliklerin ruhani lideri Papa Francis:Deniz aklımı biraz
uzaklara, İstanbul’a götürüyor.Ayasofya’yı düşünüyorum ve acı duyuyorum.
Dünya Kiliseler Konseyi:Cumhurbaşkanı Erdoğan’a kararından
vazgeçmesi ve eski haline yani müzeye çevirmesi için mektup gönderdik.
Fransa Dışişleri Bakanı Le Drian:Söz konusu kararlar, modern ve
laik Türkiye’nin en sembolik kararlarından birisini (1934 tarihli bakanlar
kurulu kararını) tehlikeye atıyor.Üzüntüyle karşılıyoruz!
Buna perdeyi kaldırmak diyoruz! Ve uygarlık tarihinde her zaman
var olduğumuzu ve olacağımızı tekrardan belirtiyoruz.
…
Üstadımızı anmadan bu yazıyı
bitirmek olmaz! 55 yıl önce dedi ki :"Gençler! Bugün mü yarın mı bilemem.
Fakat Ayasofya açılacak. Türk'ün bu vatanda kalıp kalmayacağından şüphesi
olanlar Ayasofya'nın da açılıp açılmayacağından şüphe edebilir. Ayasofya
açılacak. Hem de öylesine açılacak ki, kaybedilen bütün manalar zincire vurulmuş,
kan revan içinde masumlar gibi ağlaya ağlaya üstünü başını yırta yırta onun
açılan kapılarından dışarıya vuracak’’
Bu cümleleri tahlil edenler
anlayacaktır ki aklı olanlar için öylesine dersler çıkarılacak şeyler vardır ki
bunlar öncesinden onlara haber verilir.
Kalın sağlıcakla…
…
Tabii merak edenlerimiz için bir de AYASOFYA CAMÎ’NİN resmî
tarihine bakabiliriz.
Ayasofya Doğu Roma İmparatorluğu'nun İstanbul'da yapmış
olduğu en büyük kilise olup aynı yerde üç kez inşa edilmiştir. İlk yapıldığında
Megale Ekklesia (Büyük Kilise) olarak adlandırılmış, 5'inci yüzyıldan
İstanbul'un fethine kadar Hagia Sophia (Kutsal Bilgelik) olarak
isimlendirilmiştir. İmparator Konstantios tarafından 360 yılında yaptırılan
Megale Ekklesia ve İmparator II. Theodosis'in 415 yılında yeniden inşa
ettirdiği kilise halk ayaklanmalarında yıkılmıştır. Günümüz Ayasofya'sı,
İmparator Justinianos tarafından dönemin iki önemli mimarı Tralles'li (Aydın)
Anthemios ve Miletos'lu (Balat) İsidoros'a yaptırılmıştır.
16'ncı ve 17'nci
yüzyıllarda, Ayasofya'nın içine mihraplar, minber, müezzin mahfilleri, vaaz
kürsüsü ve maksureler eklenmiştir.Yapının dışına farklı dönemlerde yaptırılan
minareler, medrese, sıbyan mektebi, muvakkithane, şadırvan, sebiller, güneş
saatleri, mütevelli heyeti odası ile Ayasofya, Osmanlı Dönemi'nde kompleks bir
yapıya dönüştürülmüştür.916 yıl kilise olarak ibadete açık olan yapı, Fatih
Sultan Mehmed'in 1453'te İstanbul'u fethetmesiyle camiye çevrilmiştir. 29 Mayıs
1453'te, Osmanlı padişahı Fatih Sultan Mehmet İstanbul'u aldığında, Ayasofya
yaralı Bizans askerlerinin, kadın ve çocukların sığınma yeriydi.İstanbul'un
Osmanlı Devleti'nin eline geçmesinden sonraki birkaç gün boyunca Ortodoks Kilisesi
mensupları Ayasofya'da ibadete devam etti.1 Haziran 1453'te İstanbul'daki ilk
Cuma namazını burada kılan Fatih Sultan Mehmet, Ayasofya'nın Osmanlı yönetimi
altında cami olarak hizmet vereceğini duyurdu. Mihrap ve minber yapıldı, çan ve
Haç kaldırıldı. Mozaiklerin üstü kapatıldı.1481'de ilk minaresi inşa edildi.
Fatih Sultan Mehmet'ten sonra tahta geçen Sultan İkinci Bayezid zamanında bir
minare daha dikildi.1509'daki büyük İstanbul depreminde ilk yapılan minare
yıkıldı, yerine tuğladan bir minare yapıldıDiğer iki minare de Sultan İkinci
Selim zamanında, Mimar Sinan tarafından yenileme çalışmaları sırasında inşa
edildi. Bu sebeple Ayasofya'nın farklı zamanlarda yapılan 4 minaresi
birbirinden farklı.İkinci Selim'in türbesi Ayasofya içindeki ilk padişah
türbesi oldu. Ayasofya'da, içinde padişahların, eşlerinin ve şehzadelerin de
yer aldığı 43 farklı türbe bulunuyor.Bunların arasında Sultan Üçüncü Murat,
Sultan Üçüncü Mehmet, Safiye Sultan ve Nurbanu Sultan da var.Sultan Ahmet
1616'da Sultan Ahmet Cami'ni inşa ettirene kadar Osmanlı Devleti'nin en büyük
ve en önemli camisiydi.1739'da camiye medrese, kütüphane ve aşevi de eklendi.
1847-1849 arasında yenilenme çalışmaları sırasında kapalı kalan Ayasofya, cami
olarak son kez 1849'da açıldı.2020’den önce tabii !! J
0 Yorumlar