Eğitim, soluksuz yükselen bir toplumun en önemli ve yadırganamaz değeridir.Bazen doğru ve güzel, bazen de kötü ve çirkin olarak nitelendirilebilir.Her ne olarak tasvir edilirse edilsin, eğitim; yaşamın o büyük lakin susuz kalmış akvaryumuna yetiştirilen bir ‘su’dur.O, bir nefestir.Yani yaşamak için olmazsa olmazdır…
Hâl böyle olunca ‘nefes’ olarak tasvir edilen eğitim konusunun bir de ‘eğitimci-öğretmen’ yani nefesi sağlayan boyutu oluşuyor.İşte eğitimi ikiye ayıran o fikir karmaşası burada kopmaktadır.Çünkü eğitimci bir fikir olduğunda, eğitim alan onun fikrini topluma yansıttığı bir ayna konumuna gelir.Yani nispeten ‘o’ olur.Ancak kendi yorumladığında ‘ben’ diyebilir, eğitim alan, kendine…
Peki, kendisine yorumlama özgürlüğü verilmeyen ya da farklı düşünmesi engellenen öğrencilere ne demeli? 1923 yılından bu yana ülkemizde uygulanan eğitimden bahsediyorum.Hani, kendi tarihinden kopuk, öğrenciyi kendi özüne yabancılaştırmaya çalışan bir eğitim biçimi olan…
12 yıllık eğitim hayatı boyunca sık sık engel gören öğrenci, artık engeli geçemediğinden, engelin önündekinden medet ummaya başladı bugün.Kimse de o engeli araştırmasını istemedi ne yazık ki.Kimdi o saygı duyulması istenen? Bilmedi hiç, sadece önünde saygıyla eğilmeyi bildi.Öyle öğretildi çünkü.Aynen öyle! Biz bu ülkenin fikirlerini işte böyle kaybettik.Hiç kimsenin araştırmasına izin vermeden, doğru kabul ettiklerimizi herkese doğru kabul ettirmeye çalışarak.Kaybettik, özgür fikirlerimizi…
Bakın, bilirsiniz ki karanlıkta kavga olmaz.İdeolojiler ise birer fenerdir.Her ne kadar onlardan uzak durmaya çalışsak da, eğitim konusunda, o fenerlere ihtiyacımız vardır.Fikrî mücadelemiz için, gelişmek için açık bir dille söylüyorum: ‘’Fikrî çatışmalara ihtiyacımız var!’’
Hiçbir zaman unutulmamalıdır ki bir toplumu ayakta tutan yegane değer eğitimse, eğitimi geliştirecek olan da ‘’şuur’’dur:Tarih şuuru, milliyet şuuru, karakter şuuru… bu yön gösterici şiarlar olmadan gelişmeyi dilemek komedi olurdu.Sahi, bugün eğitimlerimizde hangisi var? İşte görüldüğü gibi bu şuurları beraber göremediğimizden bireycilik ortaya çıkıyor.Bireycilikle beraber ise bir tefrika şüphesiz giriyor.’’Bu ayrılığı başlatan da kim?’’ diye düşünmenize hiç gerek yok çünkü bireyciliği ve insan seviciliğiyle ön plana çıkan hümanizm ‘buradayım!’ diye bağırıyor.Baktığınızda ne kadar da masum gözüküyor değil mi? Ne kadar güzel, insanı yani kendini sev, gerisini boşver, sana bir şey olmasın da.Aman kime ne olursa olsun! E hani biz Müslümandık.Hani bizim dinimizin emirleri? Ama olsun, medeniyet dediklerine göre İslam ’çağ(!)-dışı’.Pekala o zaman kendi dillerinden konuşalım.Victor Hugo’nun bir sözüdür: ‘’ Zamanı gelmiş bir fikre engel olacak hiçbir kuvvet yoktur!’’ Şimdi bakalım, ülkemizde, eğitimde, dinsizliği denedik; hoca lazım oldu.Fenciliği denedik tefrika çıktı.Yabancı okulları denedik ölüme sürüklendik.E, ne kaldı geriye.Türkiye’nin umut ışıkları: İmam-Hatip okulları…
İmam Hatip okullarının temsili sloganı ‘’Ahlakın dün olduğu gibi, bugün de zirvede olduğu, şuurumuzun bütün gereksinimlerini yerine getirmeyi öğrenen ve getiren bir gençlik’’tir.Tabii ki böyle bir sloganla ortaya çıkan bir kurumun düşmanları olacaktır.Ve ne yazık ki bu düşmanlar kendilerinden korkanlardır.Nasıl mı? İmam- Hatip okullarında topluma tutulan bir ayna olmak da öğretilir.Yani karşısındaki olma.Peki bu insanlar kendi aynalarından neden korkuyorlar? Çünkü kendilerini bile doğru bulmuyorlar.Oysa inandıkları ‘hümanizm’e göre böyle olmaması gerekiyordu. Değil mi?
İşte böyle.İnsanlarımız kendi fikirleriyle çelişiyorlar.Oysa nedeni çok basittir: ‘’Kendi olmamaları!’’,
…
‘’Bakın bizler eğitimde bir adım geriye düşmüş olabiliriz.Ama bu demek değildir ki, ümidimizi kaybedeceğiz.Biz olmaktan vazgeçeceğiz.Aksine, biz kendimizi bulacağız artık.Müslümanlığımıza, tarihimize, birliğimize geri döneceğiz.’’ Bu sözleri söyleyen bir müdür, topa tutuldu dün.Kendisine ‘’ahlak bekçisi’’ ithamları atıldı.Oysa sadece ‘Yılbaşı Müslümanların değildir!’ diye uyarmıştı.Çünkü aynaya baktığında kendi fikrini görmek istiyordu.O fikirle yetiştirmek istiyordu İmam-Hatip öğrencilerini.Aslında asıl masum olan bu fikir değil midir? Ama bu müdürümüz sırf dini bir terim kullandığı için bu ithamlara maruz kaldı, hepimiz iyi biliyoruz.Oysa unuttukları tek şey şudur:Türkiye, bu baskın ideolojiden önce de Müslümandı, bugün de Müslüman.Sadece o ideoloji yüzünden yaşantısı farklı gibi gözükebilir ama bu gibi müdürlerimiz olduğu sürece asıl İslam’ın yükselişi geri dönecektir.Korkarım ki o geri dönüş, onlara kabus olacaktır.O ‘özgürlük’ dedikleri özgür olmayan sistem de yerle bir olacak, tıpkı devrimleri gibi kendini devirecektir.İşte o zaman gerçek fikirler ortaya çıkacaktır.O engellerin arkasına sığınanlar değil!
Fikir hocalarımızdan olan Ergin Kaya KIRBIYIK hocama fikirleri ve yapıtlarına bu vesileyle tekrar teşekkürlerimi sunuyorum.
Kalın sağlıcakla…
0 Yorumlar