Hazların dünyasına doğduk biz,
Haram tohumlar serpilirken dört yana
Biz, ekmeğimizi düşünürdük.
Kan damlarken karşıda raflara…
Zulümlü geçmişi tekrar dilerdik,
Hocalar yaşıyor numarası yaparken
Şehadet, didik didik edilmişken.
Bu manzara, harcanan
Buruşmuş, bir köşeye fırlatılmış;
Haram taşların sunduğu bir film
Boğuşmalar, çığlıklarsa fon müziği…
Bir rejmin tiyatrosu biter mi?
Boyun eğildikçe sert bakışlara ve t.şlara.
Başkaldırış olur mu?
Sonunda ölüm varsa.
Hele ki ruhun ölümüyse bu,
Cenazesiz kalır; paslanmış- eskimiş
Dillerin ucunda kalanlar,
Güneşin nereden, nasıl doğacağına
Karar verilmiş yıllar önce!
Özgürlük getirilmiş helal topraklara.
İşte o gün,
bu topraklar; değişmenin sonsuz
acılı sancısıyla
kan döktü birden.
Fışkıran kanın adı:
Erişmekti ‘’garp’’a !
0 Yorumlar