Biz bu topraklarda sabah ezanıyla uyanmayı, yatsıdan sonra
dua etmeyi bilen bir millettik. Hem tarihimizi taş duvarlara değil, gönüllere
yazmıştık. Ama sonra birileri geldi; “Bu devir değişti,” dedi. “Batı gibi
olmalıyız,” dedi. Dedi ama bu söz, kökü budanmış bir ağacın meyve
vermesini beklemek gibiydi..
Modernleşme bizde, sadece kıyafet değişikliğiyle başlatıldı.
Kravat takıp, fes çıkarınca medeni olunacağını sandılar. Hâlbuki medeniyet,
kafa değiştirerek değil, kafa geliştirerek olurdu. Osmanlı’nın son döneminde
baş gösteren Batı hayranlığı, Cumhuriyet’le birlikte sistemleşti. “Osmanlı
gericiydi,” dediler. Oysa Osmanlı’nın kurduğu medreseyle, açtığı imarethane
arasında bir hikmet bağı vardı. Bugün o bağ koptu.
Cumhuriyet döneminde yaşanan ani kültür dönüşümleri, halkın
zihninde ve ruhunda bir boşluk yarattı. Alfabeyi değiştirdiler, kitaplarımızı
anlayamaz olduk. Dilimizi değiştirdiler, dedemizin mezar taşını okuyamaz hale
geldik. Sadece harf değil, hafıza da silindi. Radikal bir kopuş yaşadık. Bu
radikalizm, sadece şekilsel değil, zihinsel bir kopuştu.
Radikalizm bir şeyi tamamen yok saymak, yerine yeni bir şey
koymadan “yenilik” yapmak zannıdır. Osmanlı’yı inkâr edip yerine “Batı”yı
koyanlar, Batı'nın değerlerini bile tam anlamadan kopyaladılar. Bir Batılı gibi
giyindik ama düşünemedik. Konuştuk ama bir şey demedik. Yazdık ama anlamdan
uzak kaldık.
Bugün hâlâ bu kopuşun sancısını yaşıyoruz. Gençlik, kim
olduğunu bilmiyor. Çünkü geçmişiyle tanışmamış. Modern olmak demek, geçmişi
çöpe atmak değil; geçmişten damıtarak geleceğe yürümek demektir. Ama biz kendi
modernliğimizi kuramadık. Kendi gömleğimizi dikemedik. Başkasının elbisesiyle
boy göstermeye çalıştık.
Modernleşme kelimesi bir vakitler bu millete umut gibi
sunuldu. “Gelişmek” dediler, “ilerlemek” dediler. Herkesin kulağına hoş gelen o
sözler, zamanla milletin kalbini tıkadı. Çünkü modernleşmenin bizdeki
karşılığı, kendi kültürünü inkâr etmek oldu. Kravat taktık ama kalpten gelen o
basiret ipini kopardık.
Batı’yı örnek almak mı? Elbette! Ama kendi süzgecimizden
geçirerek, kendi hamurumuzla yoğurarak. Çünkü her medeniyet, kendi toprağında
yeşerir. Batı’nın tohumunu Anadolu’ya ekmekle filiz olmaz bir medeniyet. Kendi
hikâyemizi yazmadan, başkasının romanında figüran kalırız.
Velhasıl mesele Batılılaşmak değil, adam olmaktı. Biz
adamlıkta zaten ecdadın duasını, irfanını, adaletini miras almıştık.
Modernleşme o mirasa sırt dönmekle değil, onu yeni çağda yeniden yaşatmakla
olur. Çünkü kalbi olmayan ilerleme, sadece bir yön kaybıdır. Gönlünü kaybetmiş
millet, sadece modern değil, kimliksiz olur.
Kalın Sağlıcakla.
0 Yorumlar