‘’İnsanlar, denenip sınavdan geçirilmeden, ‘’iman ettik!’’ demekle bırakılacaklarını mı sanıyorlar? ‘’
(Ankebut Suresi-2)
‘Bedelsiz ödül’ tabirini yaklaşık dört beş gündür düşünmekteyim.
Kolay yoldan, hiçbir emek çaba sarf edilmeden elde edilen şeyler. Ve sonra az
önce mealini okuduğunuz ayeti kerimeyle karşılaştım. Bu ayeti kerime ne zaman
geliyor biliyor musunuz?
Bilal-i Habeşiler, Ebu Fukeyheler, Sümeyyeler, Yasirler …
‘’YA EHAD!’’ Nidalarıyla
göğüslerindeki kızgın zulmün altında nefslerini de ezerlerken! Bir daha tekrar
edin bu satırları. Bir daha.
Ne acı ahvalimiz. Rahatı tercih etmek için mi Allah’a kulluk
vazifemizi yerine getiriyoruz –çalışıyoruz-, rahatça cenneti kazanmak, orada
daldan budaktan sarkan üzümlerden tane tane yemek için mi; yoksa ALLAH’IN
RIZASINI KAZANMAK İÇİN Mİ?
Gözlerini kalınca bir kuşakla bağladıktan sonra hiç göremeyen
birini şehrinizin en işlek caddelerinden birine bırakıp ‘’hadi burada hiç
kimseye çarpmadan yürü!’’ demekle, Allah’a kulluk etmek için gönderilen insanın
‘’ALLAH’IN BUYRUKLARI YOKMUŞÇA’’ hareket edip, sonra pişmanlık duyması arasında
fark yoktur. Nasıl ki ikisinde de bir imkansızlık oluşuyorsa, işte bizim temel
meselemiz de bu.
Zorlaştırmadan, kolaylaştırarak hem dünyada hem de ahirette
mutluluğu bulmak arzusu.
Bakınız, Allah yine bizi imtihana tabî tutmakta ve yine
kaybedenleri göstermekte.
‘’Allah, elbette doğru olanları ortaya çıkaracaktır, kezâ O,
yalancıları da mutlaka ortaya çıkaracaktır.’’ (Ankebut Suresi-3)
Demek ki, bugün ‘’inanıyorum’’ diyenlerin bazıları yalancı.
Yalancının ortaya çıkması için de bela, müsibet ve zor lazımdır.
Ve ortadadır ki, her dönem kendi şartlarınca imtihan olmuştur.
Bugünün imtihanlarındaysa ‘rahatlık’ bulunmaktadır. Tekerleği bulan adamın bu
icattan önce ağır yükleri kendi başına taşıması ve icat sonrası onları
taşıtması da bir rahatlıktır, önceden on elektronik cihazla yapılanın şimdi
onlara nispeten küçücük bir akıllı saatlere girmesi de bir rahatlıktır. Ve bu
balon giderek büyümekte. Yani nefs balonu da kütlece yükselmektedir. Bir tuşa
basınca bir şeylerin olmasını kendisine verilen mevhum bir hastalık vesilesiyle
‘kendinden bilen’ de vardır. Nefs balonunu kendi tırnağıyla patlatıp, bu
rahatlık havuzunda, İslam’ın buyruklarını haykıran da vardır. Ve eminim, yarın
daha ne rahatlıklar göreceğiz! Korkarım kütlece büyüyen nefs balonunun ‘pat!’
sesi, yarın duyulamayabilir.
İşte o yarınların gelmemesi için iğnelerini, kürdanlarını,
tırnaklarını bugünden sivriltenler; dünkü imtihana galip gelinmesi için
çabalayanlardan daha güçlü değiller. Bu açık bir gerçektir. İşte bundan
imtihana tabî tutulanlara iş düşecek elbette. Ve afakı ‘yalan’ olan bir nesil bizi
bekliyor olabilir.
…
Kültürümüzün can çekiştiği bugünlerde, üzücü olan şudur ki,
laikiyle dindarıyla küresel olaylara ‘’ONAY’’ verişin sonu hiç iyiye
gitmemektedir. ‘’Ne olacak ki canııım bu çağ hız çağıı’’ diyenlere seslenmeye
çalışıyorum. Kapitalizmin ideolojisi olan popülizme boyun eğmeyelim. Ama
görüyorum ki ‘bizim kültürümüz’ yüz kişiden onunun umurunda. Devlet de pek
tabii 1990’dan beri bu konuda bir irade göstermedi. Eskiden belli olan
fikirler, ‘’fikir özgürlüğü’’ adlı başlangıç paketiyle başlayan kültürden
sıyırma adımlarında şu anda ‘’Aa, sizin fikriniz de ne hoşmuş. Bu kadar sıkmaya
ne gerek var canım ikimiz de cehenneme gideceğiz nasıl olsa ha ha ha!’’ ya
dönmüş durumdadır! HAYKIRMAK LAZIMDIR. Ümmetin gençleri, ümmetin erginleri,
ümmetin yaşlıları bir bir cehenneme boyun eğmeye başladı. Hani dedik ya
sözümüzün başında ‘’gözleri kapalı biri’’ diye.
Allah’ı, cenneti, cehennemi görmeyince yok sananlarla doldu
etrafımız. Halbuki o kuşak elbet bir gün açılacak. Gerçekler gözler önüne
serilecek. HAKİMİN KENDİSİ ŞAHİT OLAN MAHKEMEYE ÇIKILACAK.
RAHATI TERCİH ETME.
FİKİRLERİNLE DİMDİK YÜRÜ!
SEN HZ. MUHAMMED’İN ÜMMETİSİN
BİR AN EVVEL KENDİNE, KENDİ KÜLTÜRÜNE DÖN
VE DÜŞMANIN BALONLARINI PATLAT!
AHİRETİ UNUTTURAN BUGÜNDEN UZAK OL!
0 Yorumlar