Modernizm, müşahhas bir soru ile başlar.Dünyada bulunup bulunmadığımız şüphesi; tüm gerçekliğiyle modernitenin fitilini ateşler.Descartes ise, şüpheyi ortadan kaldıran kişi, olarak bilinir. ‘’Cogito ergo sum!’’ Tüm bedenlerin vazgeçilemez ögesi oldu. Modernist olmaktan kaçmak, dünyanın getirileri ölçüsünde imkansız durumuna geldi.Çünkü, bu yeni düşünme sistemi dünyanın tam merkezine ‘’KENDİ’’ ni koydu. Gölgelerde hep bakan biri vardı.Bireysel olarak mı bizdik, yoksa başka biri mi vardı? Her ne olursa olsun, bu sistem insan üzerinde mutlak heyecanla birlikte yoğun etkili oldu.Ve insanın, karşısında bulduğu aynada dehşet verici dikkatle sezdiği bu canlıda ilginç bulduğu şeyler ne astronominin alanıydı ne de tıpın.Hiçbir bilimsel ögeye yer vermeden tamamiyle kendinde buldu alanını!
İnsan hakkında düşünce sistemini didikleye didikleye incelersek, sonunda yine araştıranın ve konuşanın da ancak insan olduğu gerçeğiyle karşılaşacağımızdan; insan-üstü bir yere koyduk kendimizi. Buysa, bir özenmek haricinde hiçbir şey değildi!
Ellerinde Hıristiyanlığı ve Yahudiliği barındıranlar için konuşmak gerekirse; Yahudiler kalplerinde tanrıdan bir parça bulunduğuna inandıklarından, yaratıcı olduklarına tabî olurlar da tüm insanlara hükmetmek üzerine giderler.Hele Hıristiyanlık! Her konuda olduğu gibi yaratıcılık hususunda Yahudiliği yaya bırakır. Bir ekmek, bir şarapla Tanrı oluverirsiniz!
Tanrılığı elinde bulunduran iki cemiyetten bahsediyorum. Bugün ‘her şeye hakim oldular’ diyebiliyor duruma geldiğimizi düşünüyorum.Yalnız birkaç eksikle! Kendi hırslarına, açgözlülüklerine, nefretlerine, … hakim olamadılar.
Freud ve Einstein’in savaş üzerine birbirlerine diş geçirmeye çalıştığını gördüğümüzde ‘’İKİ YAHUDİ TANRI PARÇACIKLARINI SUNUYOR!’’ başlığı arayışımız bundandır. O savaşlarda insan, kendi yaptığı şeylere hükmediyordu. Ya da öyle hissediyordu. Ama bugün maddenin kulları olmuş durumda olduklarını görmekteyiz.
Maddenin manaya
hükmedişi, insan tanrıları ortaya çıkardı!
İnsan, mutluluğu iki tuşa bastığında aldığından; bilmeyerek de olsa onun hükmü altına girdi.Her şey bir asırda oldu bitti. Modernitenin getirdiği huzursa(!) hükmünü arttırarak devam ettirmekte. Hakikat ve yalan arasındaki o ince çizgi kaybolmuş vaziyette.Hal böyle olunca, önem vermek hususunda; sahte tabiat asıl tabiatın önüne geçmiş durumda.
Yaradılış, usulsüzlükle olmaz. Allah, hiçbir kulunu dünyaya düzeni bozması için yaratmaz! Ama bu özü yitirenden de doğayı korumasını beklemek, aptallıktır! Hele hele tanrılığa soyunmuş tonla cemiyetin sunduğu bu ‘’ şekeriim bu doğa biziim doğamızıı koruyalıım’’ yollu gevşek usul, (küçük) kıyameti erken getirmenin habercisi değil de nedir?
TARIM VE GIDA TEHLİKE ALTINDA! Ve unutmayalım tarihte ihtilal de devrim de tarım ve gıdaya ulaşımın kıtlığında olmuştur!
Paris İklim Sözleşmesi, TBMM tarafından onay gördü. Yasalaştı. Hava dereceleriyle oynayacakları, sözde sera gazı oranını düşürecekleri bir antlaşma imiş de şeker dağıtacakmış havadan!
Hadi oradan!
Nüfusu 3 milyarı geçen ABD, ÇİN, BREZİLYA üçlüsü neden uygulamıyor bu kadar önemli antlaşmayı?
Bu berbat bir haber ama temelinin ne ile atıldığını anlatmadan geçemeyeceğim:
TARIM BAKANLIĞI’NIN İBLİS’E SELAMI
Bakanlık, BMGV(BİLL VE MELİNDA GATES VAKFI)’den uzmanlarla sanitasyon, finansal kapsayıcılık, beslenme ve SDG etki hızlandırıcısı konusunda ortak çalışacak. Ne iyi değil mi? (!)
Vakfın amacı da şeymiş hani ‘’ekonomik zorlukları olan ülkelere aşı, su, temiz gıda yardımında bulunmak. ‘’
Fakat şöyle bir gerçek var BİLL’in ÇOCUKLARI AŞI OLMADI.KENDİSİNİN OLDUĞU MEÇHUL!
Her neyse…
Bill Gates Türkiye’ye neden geldi? 1-Hayvancılığı bitirmek, 2-Nüfusu azaltmak,3-Çip takacağı mültecileri denetlemek.
Son zamanlarda fark ettiğimiz üzere, televizyon programları hep vegan ürünleri övmekte.Et ve süt mü? Tü kaka!
Bill Gates, yapay et ve hayvansal diğer ürünleri daha yeni yeni sunuyor.Üstelik fiyatları da gayet uygun! Son konuşmalarında dünyadaki nüfusun fazlalığından şikayetçi olduğunu hepimiz biliyoruz. Ve güneşten de rahatsız olan Gates, dünyayı biz ısıtabiliriz diyor. Atmosfere tebeşir tozu dökerek, D vitamininden mahrum bırakmak birinci hedefi.Corona’yı önceden bilen BİLL, şimdi de robot insanların tanrısı olma yolunda ilerlemekte. Çip, bunun birinci ve en büyük maddesi…
Serinin 2. Yazısı Çok Yakında…
Kalın Sağlıcakla!
0 Yorumlar