YOBAZ! - Murat Şah VURAL

YOBAZ!

 


Yobazlık, ne yazık ki sadece bizim topraklarımızda değil, dünyanın dört bir yanında karşımıza çıkan evrensel bir sorundur. Bu kelimeyi duyduğumuzda çoğu zaman dar bir zihin yapısının, tek yönlü düşüncenin ve cehaletin vücut bulmuş hali gibi bir imgeler aklımıza gelir. Ama şunu fark ettim ki, yobazlık aslında bir coğrafyanın, bir kültürün meselesi değil, insanın içsel dar görüşlülüğüyle alakalı bir sorun. Yani, sadece bir toplumun değil, her birimizin içinde potansiyel olarak var olabilecek bir sorun. Bu da demek oluyor ki, ne kadar eğitimli, kültürlü veya bilgili olursak olalım, eğer farklılıkları kabul etme noktasında kalp ve akıl açlığımız yoksa, hep bir yerlerde bu dar görüşlülüğün peşinden gideriz. Gidildiğini de ne yazık ki sokağa her indiğimizde görmekteyiz..

Üstadımız, Necip Fazıl Kısakürek’in bir zamanlar söylediği gibi, "Yobazlık, halk arasında dini şeriata dayandıran yanlış bir anlayıştır." Evet, bu tanım doğru olabilir, ama bence biraz daha genişletmeliyiz. Çünkü yobazlık sadece dinle ilgili değildir; düşüncelerin, kültürlerin, yaşam biçimlerinin ve politikaların dar bir kalıba sığdırılmasına da yol açar. İnsan bir şeyin doğru olduğuna karar verdiği anda, onun dışında her şeyi yanlış saymaya başlar. Bu da insana hem kendini hem de dünyayı daraltan bir bakış açısı kazandırır. Şu an dünya, her türlü inancı, ideolojiyi tek bir doğruda buluşturmaya çalışan bir kafa yapısının pençesinde. Hatta maalesef, günümüz dünyasında kendimizi ya da başkalarını bu dar kalıpların içinde bulabiliyoruz.

Sezai Karakoç üstadın da dediği gibi, "Yobazlık, bir düşünceyi tek bir doğruya indirgemek ve o doğruyu tüm evrene dayatmaktır." Burada asıl mesele şu: Ne kadar katı bir doğruluğa sığdırırsak, o kadar çok insanı dışarıda bırakıyoruz. Sadece dinle ilgili değil, herhangi bir düşünceyle ilgili de bu geçerli. Düşünceyi sınırlamak, başkalarının özgürlüklerine sınır koymak demektir. Bunu hem kendi içimizde hem de toplumda çok fazla görüyoruz. Herkesin doğruyu ve gerçekliği kendi bakış açısına göre tanımladığı bir dünyada, bunları kabul etmek yerine her şeyin bir tek doğruya indirilmesi, insanı daha dar bir alanın içine hapseder.

Ve aslında bence burada biz de bir parça sorumluyuz. Birçoğumuz bazen kendi doğrularına o kadar sıkı sarılıyor ki, başkalarının farklılıklarını anlamaktan, dinlemekten ve kabul etmekten çekiniyoruz. Bunu biraz da toplumsal hayata yansıtarak şu noktada dile getirmek gerek: Eğer biz de bir fikir ya da inanç sistemine sıkı sıkıya bağlıysak, başkalarına bakış açımız o kadar daralır. Bu yüzden, üstad Sezai Karakoç’un söylediği gibi, yobazlık aslında daha çok içsel bir sorundur. Bir insan, kendi doğrularını kabul etmeye o kadar odaklanmıştır ki, bir başka insanın, bir başka inanç sisteminin ya da başka bir düşünce biçiminin varlığı, onun zihninde tehlikeli bir şey haline gelir.

Hatta bizden geçip Hristiyanlık tarihine de baktığımızda, özellikle Evanjeliklerin içindeki bazı katı anlayışların toplumsal hayatı nasıl daraltıp kısıtladığını görebiliriz. Bence, insanların korkularıyla yüzleşmemek için farklılıkları yok sayma eğilimleri bir şeyleri daha da kötüye götürüyor. Belki de, insanlar arası farkları kabul etmek, ve o farklılıklarla barış içinde var olabilmek, insanın en büyük olgunluğa ulaşacağı anıdır. Müslüman olan eski Hristiyanların metinlerinde bunları rahatlıkla görebilmekteyiz.

Yobazlık, sadece bir düşüncenin tek doğru olduğu ve diğerlerinin reddedildiği dar bir alanın varlığına dayalı bir durumdur. Ama her inanç, her düşünce, her ideoloji insanlık için farklı bir perspektif sunar. Yobazlık, bu farklılıkları görmezden gelmeye, sadece kendi doğrularını kabul etmeye, başkalarının farklılıklarını dışlamaya yönelir. İşte bu noktada insan, bir anlamda kendi özgürlüğünden feragat etmiş olur.

 

Sonuç olarak, bence yobazlık, insanın içindeki dar görüşlülüğün, korkuların ve kabuklarının dışa vurmuş halidir. Ne zaman ki insanlar, farklı düşünceleri, inançları, kültürleri ve dünyaları kabul etmeye başlarlarsa, o zaman özgürleşirler. Bunu başarmanın yolu, yalnızca bireysel anlamda değil, toplum olarak da birbirimizi dinlemek, anlamak ve saygı göstermekle mümkündür. Çünkü farklılıklar, zenginliktir; dar bir doğruluğa hapsolmuş düşünceler ise insanı zincirler.

 MÜSLÜMANIN SAYGI GÖSTEREBİLECEĞİ GÖRÜŞLER BELLİDİR, GÖSTERMEYECEĞİ, İNSANLIK DIŞI YAHUT İNSANLIĞA ZARAR VERİCİ DÜŞÜNCELER DE SAYGIYI HAK ETMEMEKTEDİR. TÖLERANS DAHİ GÖSTERİLMEMELİDİR. ANARŞİZMİN OLUŞACAĞI BİR ZEMİNE İSE ASLA!

 

Yorum Gönder

0 Yorumlar