Mutluluk
tuzaktır.
Evet, bu
cümleyi yazınca, belki de ilk tepkimiz şu olur: "Nasıl yani? Mutluluk
nasıl tuzak olabilir?" Ama işin aslına bakarsanız, mutluluk, çoğumuzun
hayatında tuzağa dönüşmüş bir şey. Ama bu tuzak, dışarıda değil, tam olarak
içimizde…
Biraz açalım.
Bugün hepimiz, bir şekilde mutluluğu dışarıda arıyoruz. Bir telefon alırsam,
daha mutlu olurum, değil mi? Yeni bir kıyafet ya da daha büyük bir araba. Belki
de daha çok para kazanmak! Bu sayede daha çok takdir görürüm, daha çok ‘özgüven’im
olur diye düşünüyoruz. Ama bakalım, gerçekten öyle mi?
Tüketim çılgınlığının
adı: Hep biraz daha, biraz daha…
İnsanların
çoğu mutluluğu dışarıda arıyor. Mesela, yeni bir telefon alırsak, “Vay be, ne
kadar güzel, ne kadar modern!” diyoruz. Ama bir süre sonra, o telefon eskiyor.
Yeni model çıkıyor ve biz, tekrar yeni bir şeyin peşine düşüyoruz. Tıpkı yeni
bir kıyafet aldığında ya da tatildeyken hissettiğimiz o ‘geçici mutluluk’ gibi…
Hızla geçiyor.
Bir
bakıyorsunuz, mutluluk bir hedef olmuş, ama hep bir adım daha ileriye gitmek
gerekiyor. Bir şey aldınız, ama o da eskidi. Bir başarı kazandınız, ama bunun
da ardında başka bir başarı var. Tüketim çılgınlığı, bizi geçici tatminlere
sürüklüyor. Ama gerçek mutluluğu, sadece dışarıda, yeni şeyler almakla
bulamayacağımızı fark etmiyoruz..!
Birçok insan,
mutluluğu dışarıda aradıkça daha çok kayboluyor. Çünkü mutlu olmak için
ihtiyacımız olan şey, daha fazla para, daha büyük bir araba ya da daha pahalı
bir telefon değil. Asıl soru şu: Gerçekten neyin peşindeyiz? Şu an sahip
olduğumuz her şeyde gerçekten mutlu muyuz? Yoksa bir şeyler eksik mi?
Mutluluk
tuzaktır çünkü dışsal tatminler geçici... Bir şey aldığınızda mutlu olursunuz
ama bu mutluluk, uzun sürmez. Oysa gerçek mutluluk, içsel huzurda saklı. İçimizde,
kendimizi kabul etmekte, sadeleşmekte, doğal halimizle mutlu olabilmekte...
Bunu fark edebildiğimizde, dışarıdaki her şeyin aslında bir “tuzak” olduğunu
görürüz.
Bazen,
mutluluğun çok fazla şey almakla değil, aslında az şeyle de mutlu olabileceğini
unutuyoruz. Az ama kaliteli şeyler, sahip olduğumuz her şeyin gerçek anlamı ile
bağlantılı. Bugün sahip olduklarımızla mutlu olabiliyor muyuz? Ya da hep daha
fazlasını mı istiyoruz? Eğer mutluluğumuzu başkalarının gözündeki başarı ile
tanımlarsak, sürekli bir tatminsizlik içinde oluruz. E oluyoruz da..!
Öyle ya da
böyle, her şeyin bir sınırı var. Ama içsel mutluluk, o sınırları aşar.
Kendimizi daha çok sevdiğimizde, daha çok içsel huzur bulduğumuzda, dışarıdaki
şeyler de o kadar önemsizleşiyor. Kendini kabul etmek, sadeleşmek ve doğal
olmak, gerçek mutluluğu bulmanın anahtarıdır.
Sonsuz koşu
bu!
Hepimiz, daha
iyi bir hayat, daha fazla para, daha büyük evler ve araba hayalleriyle büyüdük.
Mutluluk dediğimiz şeyin, genellikle dışarıdaki bu şeylerde saklı olduğunu
düşündük. Ancak o şeyler, bizi geçici olarak mutlu edebilir, ama kalıcı bir
huzur sağlamaz. Sonsuz bir koşu başlatır. Yeni bir şey almak, daha büyük bir
şey elde etmek… Sonu olmayan bir yarış bu!
Ve her
yarışta olduğu gibi, sonunda yoruluyoruz. Sonsuz bir koşu yapıyoruz, ama
bitmeyecek gibi geliyor. Sonra bir bakıyoruz ki, en başta sahip olduğumuz şeyle
mutlu olmak çok daha değerliymiş. Gerçek mutluluk, sahip olduklarımızı
olduğu gibi kabul etmekten ve kendi iç dünyamızla barışmaktan geçiyor.
Mutluluk
tuzaktır diyoruz çünkü dışsal başarılar ve yüzeysel tatminler bizi hep daha
fazla şeyin peşinden sürüklüyor. Ama gerçek mutluluk, içsel bir yolculuk bence.
Kendimizi tanımak, içsel huzuru bulmak, basit ve doğal şeylerle mutlu olabilmek
gerçek mutluluğun anahtarıdır.
Bugün, daha
fazla şey almak yerine, sahip olduklarımızla mutlu olmayı seçmek, bizi gerçek
mutluluğa bir adım daha yaklaştırır. Dışarıdaki her şey geçici olabilir, ama
içsel huzur kalıcıdır. Mutluluk tuzaktır, çünkü dışarıda aradığımız mutluluk,
aslında içimizde saklıdır!
Müslüman
olarak, “Sizden
biriniz, kendisi için arzu edip istediği şeyi, din kardeşi için de arzu edip
istemedikçe, gerçek anlamda iman etmiş olmaz.” (Buhârî, Îmân 7)
Hadisini kendimize en ufak
adımla şiar kabul etsek, bu yarıştaki yerimizin bizi toplumdan ayıran değil, toplumla
birlikte mutlu edebileceğini görürüz..
Bilimsel çalışmalar
göstermiştir ki, kişi diğergamlığı kadar insandır… Bireyselleşmenin ve tekliğin
zirve yaptığı böyle bir anda, ‘mutlu olmak’ adlı boşluğa düşmemeli ve tuzaklara
gelmemeliyiz…
Kalın Sağlıcakla.
0 Yorumlar