Hazır metafizik konumuzda ilerliyorken, bugün bir başka tabirle bu
düşüncelerimizi desteklemek ihtiyacı hasıl oldu. Bu nedenle bugün, günümüz biliminin
belki de en şaşırtıcı ve ilgi çekici konularından biri hakkında konuşmak
istiyorum: Epigenetik. Bu kelimeyi belki ilk kez duyuyorsunuz, belki
de bir yerlerden aşinalığınız vardır. Ama, bu konu hepimizin hayatıyla, sağlığıyla,
hatta gelecek nesilleriyle doğrudan ilgili. O yüzden gelin, birlikte bu konuyu
biraz daha yakından inceleyelim.
Epigenetik Nedir?
Epigenetik, basitçe söylemek gerekirse, "genlerin üzerindeki
kontrol mekanizmaları" demek. Yani, DNA'mızın dizilimi değişmese
bile, genlerimizin nasıl çalıştığı, hangi genlerin açılıp hangilerinin
kapatıldığı, çevresel faktörlerle değişebiliyor. Bunu bir kitaba
benzetebiliriz: DNA'mız kitabın içindeki yazılar, epigenetik ise bu yazıların
hangi sayfalarının okunup hangilerinin atlanacağını belirleyen bir işaretleme
sistemi.
Daha yakından bir örnek vereyim pekişmesi açısından önemli olacaktır: Aynı
DNA'ya sahip tek yumurta ikizleri, farklı çevresel koşullarda büyüdüklerinde
farklı gen ifadeleri gösterebiliyor. Biri obeziteye yatkın olurken, diğeri
sağlıklı bir metabolizmaya sahip olabiliyor. İşte bu, epigenetiğin gücü. Yani,
genlerimiz aslında kaderimiz değil(bilirsiniz, çok eleştirilen mevzuu), onları
nasıl yönettiğimiz önemli.
Epigenetik aslında bize şunu söylüyor: "Yaşam tarzın, genlerini
etkileyebilir." Yani, yediğin yemekler, yaşadığın stres, yaptığın spor,
hatta uyku düzenin; genlerinin nasıl çalıştığını belirleyebiliyor. Birkaç örnek
daha vereyim:
Dışardan hazır
gıda tüketimi, bazı genleri aktif hale getirerek obeziteye yol açabiliyor. Ama
tam tersi, sağlıklı beslenme, genlerini olumlu yönde etkileyerek hastalık
riskini azaltabiliyor.
Stres de önemli, kronik
stres, epigenetik değişikliklere neden olarak depresyon veya bağışıklık sistemi
hastalıklarına zemin hazırlayabiliyor. Yani, stres yönetimi sadece ruh sağlığın
için değil, genlerin için de önemli.
Ve spor, yani düzenli
fiziksel aktivite, sağlıklı gen ifadelerini destekleyerek hastalık riskini
azaltabiliyor. Yani, spor yapmak sadece kasların için değil, genlerin için de
faydalı.
Bu durum, "Genlerimiz kaderimiz değil" sözünü doğrular
nitelikte. Yani, DNA'mız bize bir temel verir, ancak bu temeli nasıl inşa
edeceğimiz bize kalmış!
Zaten İslam, insanın yaratılışını ve çevresel faktörlerin önemini vurgulamıyor
mu? Kur'an-ı Kerim'de şöyle buyrulur:
"Andolsun, biz
insanı en güzel biçimde yarattık." (Tin Suresi, 95:4)
Bu ayet, insanın mükemmel bir şekilde yaratıldığını, ancak bu potansiyeli
nasıl kullandığının önemli olduğunu hatırlatmakta..
Ayrıca, İslam, insanın çevresel faktörlerden etkilendiğini kabul eder.
Örneğin, helal ve temiz gıdalarla beslenmek, hem beden hem de ruh sağlığı
için önemlidir. Epigenetik de, bu durumu bilimsel olarak destekler
niteliktedir. Yani, yediğimiz gıdalar sadece midemizi değil, genlerimizi de
etkiliyor.
Epigenetiğin en çarpıcı yönlerinden biri, nesiller arası etkisidir.
Yani, bir bireyin yaşam tarzı, sadece kendisini değil, gelecek nesilleri de
etkileyebilir. Örneğin, bir babanın sigara içmesi, çocuğunun gen ifadelerini
değiştirerek hastalık riskini artırabilir.
Bu durum, İslam'ın "iyiliği emretmek ve kötülükten sakındırmak" prensibiyle
de örtüşür. Yani, sadece kendimiz için değil, gelecek nesiller için de
sorumluluk taşırız. Çocuklarımıza bırakacağımız en büyük miras, sağlıklı bir
genetik miras olabilir.
Epigenetik bize şu mesajı veriyor: "Hayat tarzın, genlerinin
kaderini değiştirebilir." Bu, hem bir umut hem de bir sorumluluktur. Çok
basit örnekler vereyim yahu!:
Sağlıklı beslenerek,
hastalık riskini azaltabilirsin!
Stresi yöneterek, ruh
sağlığını koruyabilirsin!
Düzenli egzersiz
yaparak, genlerini olumlu yönde etkileyebilirsin!
Bu, İslam'ın "bedenimize iyi bakma" emriyle de
uyumludur. Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:
"Kuvvetli mümin,
zayıf müminden daha hayırlıdır." (Müslim, Kader, 34)
Yani, hem bedenimizi hem de ruhumuzu güçlü tutmak, hem dünyevi hem de
uhrevi bir sorumluluktur…
Epigenetik, bilim ve İslami bakış açısını birleştiren bir köprü gibidir.
Bize, "Genlerimiz kaderimiz değil, hayat tarzımız kaderimizdir" (İmam
Gazzali’nin Kesb teorisini araştırmanızı da öneririm.) mesajını verir. Bu, hem
bir umut hem de bir sorumluluktur. Unutmayalım ki, Allah bize mükemmel bir
potansiyel vermiştir. Bu potansiyeli en iyi şekilde kullanmak ise bizim
elimizdedir!
Sağlıklı, bilinçli ve maneviyat dolu bir yaşam dileğiyle...
Allah’a emanet olunuz!
0 Yorumlar