Bilgi 'Yalnızca' Nereden? - Murat Şah VURAL

Bilgi 'Yalnızca' Nereden?

‘’Bir bilgi, yalnızca, kendi kitap yahut makale, deneme vs. okumaların üzerinden elde edilebilir.’’ Yanılgısı üzerine bir yazı okuyacaksınız. İyi okumalar dilerim.

 

İlmi kültür denilen şey, var olanın yanına kümülatif bir birikimin ortaya çıkarmaya çaba gösterdiği şeye denir. Çaba gösterilen bu şeyin adına emek dersiniz, alın teri dersiniz, ne derseniz size kalmış. Lakin bu bugüne dek, böyle gelmiştir. Başkaları, bir konu hakkında o güne dek hiç söylenmemiş, fikredilmemiş, zikredilmemiş bir şeyi ortaya sunar. O sunulanın da başkaları gelişimini, değişimini ortaya çıkarır, bir iz bırakır ve gider. O izi ister takip edersiniz, değiştirmek adına giriş kısmını kullanırsınız, gelişme kısmını olumlarsınız yahut da isterseniz hiç takip etmezsiniz. Yalnızca varlığından haberdar olursunuz.

O çok duyulan tabakat eserleri de asli unsurda böyle meydana gelmiştir işte. Birileri duyduğunu nakletmiştir eserlerine. Böylelikle o çok uzun süren ilim yolculukları, işte bir, iki.. beş yıllık süregelen ilmi kültürü bir paragrafta ilmi almak isteyene sunar. Yolları da zamanı da kısaltır. Mesela İbni Sina’nın ilim yolculuklarınız düşünün, İmam Gazzali Hz.’nin.. bir cümleyi duyabilmek adına beş yıllık yola çıkıyorsunuz..

Daha sonra da tabakat eserleriyle o yolculuklara gerek kalmadan direkt istediğinize kısmen de olsa ulaştığınızı düşünün. Daha sonra o fikir üzere gerekli çıkarımlarda bulunup analojinizi tamamlayarak sentez oluşturur ve kendi çıkardığınız yepyeni bir fikir oluşturmaya başlarsınız. Altyapısı bellidir. Etkilendiğiniz kişi ve şahsiyeti eserinizde belirtirsiniz. Yani şifahi olarak aldığınızı kendi usulünüzce yeniden oluşturur ve  ilmi kültüre yeni bir soluk getirmiş olursunuz.

Bugüne gelecek olursak, bazıları, kendi cehaletleri(burada kastedilen iki üç kitap okuyup makale yazınca kendini allame sananlardır) ortaya çıkmasın diye ‘’yau kardeşim video izleyerek ilim mi öğrenilir, gideceksin kitaptan okuyacaksın kitaptan, kitaptan olmayan bilgi sahih mi olurmuş!’’ diyebiliyor. Bu aptal zihniyetleri oluşturan kibirli şahsiyetler unutuyor ki, ellerine aldıkları bin yıllık eserler şifahi kültürde nakledilenlerden oluşmaktadır. Yani sentez yazara ait olsa da altyapısı başkasınındır.

Yahut da ben şimdi, şu anda, bin yıllık süregelmiş bir mevzuyu ‘saçma buluyorum kardeşim, gereksizlik edilmiş’ dersem, hatalı mı oluyorum?   Kitap okumama gerek var mı? Video izlesem olmaz mı? : )

Sınırları ve haddi hududu belli olan İslam ilim geleneğimizde, İslam’ın öz damarlarına dokunmadan nice mevzuular konuşulmuş ve tartışılmıştır. Bir kişi dilediği şeyi bu sınırlar çerçevesinde sorgulayıp eleştirebilir.

Şu dar kafalılıktan kurtulun, yeter ki insanımız bir şekilde bilgiyi almaya çalışsın, ‘’ilim Çin’de de olsa gidip alınız.’’ Buyuran Allah resulüne(s.a.v) ‘’olur mu yau ilim dediğin rahle-i tedrisattır’’ demek gibi bir şey şu yaptığınız.

Güldürüyorsunuz.

Kalın Sağlıcakla.


Yorum Gönder

0 Yorumlar