‘’Bir bilgi, yalnızca, kendi kitap yahut makale, deneme vs.
okumaların üzerinden elde edilebilir.’’ Yanılgısı üzerine bir yazı
okuyacaksınız. İyi okumalar dilerim.
İlmi kültür denilen şey, var olanın yanına kümülatif bir
birikimin ortaya çıkarmaya çaba gösterdiği şeye denir. Çaba gösterilen bu şeyin
adına emek dersiniz, alın teri dersiniz, ne derseniz size kalmış. Lakin bu
bugüne dek, böyle gelmiştir. Başkaları, bir konu hakkında o güne dek hiç
söylenmemiş, fikredilmemiş, zikredilmemiş bir şeyi ortaya sunar. O sunulanın da
başkaları gelişimini, değişimini ortaya çıkarır, bir iz bırakır ve gider. O izi
ister takip edersiniz, değiştirmek adına giriş kısmını kullanırsınız, gelişme
kısmını olumlarsınız yahut da isterseniz hiç takip etmezsiniz. Yalnızca varlığından
haberdar olursunuz.
O çok duyulan tabakat eserleri de asli unsurda böyle meydana
gelmiştir işte. Birileri duyduğunu nakletmiştir eserlerine. Böylelikle o çok uzun
süren ilim yolculukları, işte bir, iki.. beş yıllık süregelen ilmi kültürü bir
paragrafta ilmi almak isteyene sunar. Yolları da zamanı da kısaltır. Mesela İbni
Sina’nın ilim yolculuklarınız düşünün, İmam Gazzali Hz.’nin.. bir cümleyi
duyabilmek adına beş yıllık yola çıkıyorsunuz..
Daha sonra da tabakat eserleriyle o yolculuklara gerek kalmadan
direkt istediğinize kısmen de olsa ulaştığınızı düşünün. Daha sonra o fikir
üzere gerekli çıkarımlarda bulunup analojinizi tamamlayarak sentez oluşturur ve
kendi çıkardığınız yepyeni bir fikir oluşturmaya başlarsınız. Altyapısı
bellidir. Etkilendiğiniz kişi ve şahsiyeti eserinizde belirtirsiniz. Yani şifahi
olarak aldığınızı kendi usulünüzce yeniden oluşturur ve ilmi kültüre yeni bir soluk getirmiş
olursunuz.
Bugüne gelecek olursak, bazıları, kendi cehaletleri(burada
kastedilen iki üç kitap okuyup makale yazınca kendini allame sananlardır)
ortaya çıkmasın diye ‘’yau kardeşim video izleyerek ilim mi öğrenilir, gideceksin
kitaptan okuyacaksın kitaptan, kitaptan olmayan bilgi sahih mi olurmuş!’’
diyebiliyor. Bu aptal zihniyetleri oluşturan kibirli şahsiyetler unutuyor ki,
ellerine aldıkları bin yıllık eserler şifahi kültürde nakledilenlerden
oluşmaktadır. Yani sentez yazara ait olsa da altyapısı başkasınındır.
Yahut da ben şimdi, şu anda, bin yıllık süregelmiş bir mevzuyu
‘saçma buluyorum kardeşim, gereksizlik edilmiş’ dersem, hatalı mı oluyorum? Kitap
okumama gerek var mı? Video izlesem olmaz mı? : )
Sınırları ve haddi hududu belli olan İslam ilim
geleneğimizde, İslam’ın öz damarlarına dokunmadan nice mevzuular konuşulmuş ve
tartışılmıştır. Bir kişi dilediği şeyi bu sınırlar çerçevesinde sorgulayıp
eleştirebilir.
Şu dar kafalılıktan kurtulun, yeter ki insanımız bir şekilde
bilgiyi almaya çalışsın, ‘’ilim Çin’de de olsa gidip alınız.’’ Buyuran Allah
resulüne(s.a.v) ‘’olur mu yau ilim dediğin rahle-i tedrisattır’’ demek gibi bir
şey şu yaptığınız.
Güldürüyorsunuz.
Kalın Sağlıcakla.
0 Yorumlar