Deizm'in Tevhid'e Politeizm Eleştirisi - Murat Şah VURAL

Deizm'in Tevhid'e Politeizm Eleştirisi

 

Politeizm/ Tevhid / Deizm arasındaki farkları ayırt edebilmek her dönemin şahsına münhasır problemidir.  Geleneksel düşünce biçimimizde, ateizmden tevhidi ayıran şey yalnız ‘ehad’ ın kabulü olarak kabul edilmiştir. Oysa deizm tam da bu noktada tevhidi eleştirir: ‘Siz Allah bir dediniz lakin ona giydirdiklerinize taparak onu çokladınız ve politeizm kültürüne sahip oldunuz!’

Ef’alullah yani fiilleri boyutuyla rabbimizi değerlendirdiğimizde, buna ‘inanmak’ veyahut ‘tapmak’ onu acziyetten berî ederken, deizmin ‘Allah yarattı evet, lakin yaratılanlara müdahil olmadı’ başkaldırısı, tevhidimizin acziyetten beri eden haliyle mukayese edildiğinde, ‘ehad’ demenin ne denli münhasır olduğu ortaya çıkmaktadır. Bu usulde devam ettiğimizde önümüze çıkan problemler vardır. Bunları ele alabilmek için evvela üç kavramın da derinlemesine bilinmesi gerekmektedir.

Politeizm: Çoktanrıcılık olarak bilinen bu kavram, tüm dinler döneminde varlığını sürdürmüştür denilebilir. Basit şekilde, Hz. Muhammed (s.a.v)’in ilk muhatabı olan putperestleri buna örnek gösterebiliriz. Veyahut diğer peygamberlerin birçok kıssasını ele alabiliriz.

Tevhid: Allah’ın isim ve sıfatlarında ortaklığı veyahut şirki reddetmek, onun peygamberlerine tâbi olmaktır.

Deizm: Din, peygamber, kitap vs. kabul etmeksizin tanrıyı; akılla, bilgiyle, sezgiyle, gözlemle bulabileceğini iddia eden görüştür.

Her birinin alt dalları da mevcuttur lakin biz konumuzda kalalım. Deizmin tanrıdan sudur eden evren veyahut kainat düşüncesini ele aldığımızda, önümüze temel şu  sualler gelmekte: Mesela madde olabilir mi? (olamaz çünkü madde suretsiz olamaz) Peki suret olabilir mi? (olamaz çünkü suret de maddesiz bulunamaz) Cisim olabilir mi? (olamaz çünkü cisim bileşiktir, tanrının suduru tek olmalı) nefs olabilir mi? (olamaz çünkü nefs fiillerini ancak cisimler vasıtasıyla icra ediyor. Ortada bir cisim yok)

Bu soruları çoğaltabiliriz, deizmin tevhidi eleştirdiği konulara bakalım:

/Tanrının yarattıklarına iman ya da tâbi oldunuz, onu ikiledi- üçlediniz. Tanrıyı aciz bıraktınız!

Bu sorunun ne kadar saçma olduğunu yine basit bir şekilde açalım: Allah yalnız birdir ve Hz. Muhammed onun KULU VE ELÇİSİdir diyerek, ateizme yanıt bırakabilecek unsurları ortadan kaldırır. Böyle yaparak, sizden peygamberler gönderdik kelamıyla da ‘melek olsaydı ya!’ sorusunu güçsüz bırakır. Deizmin ele aldığı unsura gelinecek olursa, Allah’ın her an yaratma fiilini gerçekleştirdiği bu düzlemde, bir an yaratmanın gerçekleşmemesi demenin kaosa götüreceği bir usul olarak ortadadır. Kılavuzsuz bir ormana girmenin ne kadar saçma olduğu bilindiği gibi, bu kainat düzleminde de bir rehbere mutlak ihtiyaç vardır. Bir kimse nasıl ki kendi kendini yetiştiremezse, ortaya çıkacak problemlere de ‘taklidî’ metotla yanıt vermektedir. Bu taklit için ise bir ilim gerekir. Bu ilmi ‘ilk insan ve peygamber olan Hz.Adem’in ilmiyle ayetler ışığında mukayese etmeli ve tartışmalıdır.’

Teselsüle düşmek de mümkündür, çünkü eğer ki Allah(c.c) yarattıklarını  başıboş bıraksaydı (ayetle yalanlanmasına rağmen deistlerin kabulü nedeniyle) şöyle örnekle açıklanabilirdi. Bir ok tahtası var bir de okçular. En baştaki bir okçu arkasındaki kişi ona emrettiğinden tahtaya oku atıyor. Sonra ikinci sıradaki de üçüncü sıradakinden emir bekleyerek atıyor. Üçüncü dördüncüyü…  Bu teselsül de bitmeyeceği gibi acziyeti ortaya koyar. Entelekheia olarak bilinen tanrının yarattıklarına benzemesi gibi durumlara sebebiyet verir.  Ya tanrı vardır, tektir ve klavuzuna tâbi olmak şarttır. Ya da tanrı vardır tektir ama (HAŞA!) acizdir, hiçbir şey yapamaz. Demek gibi…

Politeizmle hiçbir alakası olmadığı gibi, DİNİ OLUŞTURAN EN ÖNEMLİ ETKENLER ŞUNLARDIR: AHLAK, İNANÇ, İBADET.

Bütün dinleri bu genel özelliklerle değerlendirdiğimizde her şey açıkça ortaya çıkacaktır…

Yorum Gönder

0 Yorumlar