Politeizm/ Tevhid / Deizm arasındaki farkları ayırt
edebilmek her dönemin şahsına münhasır problemidir. Geleneksel düşünce biçimimizde, ateizmden
tevhidi ayıran şey yalnız ‘ehad’ ın kabulü olarak kabul edilmiştir. Oysa deizm
tam da bu noktada tevhidi eleştirir: ‘Siz Allah bir dediniz lakin ona
giydirdiklerinize taparak onu çokladınız ve politeizm kültürüne sahip oldunuz!’
Ef’alullah yani fiilleri boyutuyla rabbimizi
değerlendirdiğimizde, buna ‘inanmak’ veyahut ‘tapmak’ onu acziyetten berî ederken,
deizmin ‘Allah yarattı evet, lakin yaratılanlara müdahil olmadı’ başkaldırısı,
tevhidimizin acziyetten beri eden haliyle mukayese edildiğinde, ‘ehad’ demenin
ne denli münhasır olduğu ortaya çıkmaktadır. Bu usulde devam ettiğimizde
önümüze çıkan problemler vardır. Bunları ele alabilmek için evvela üç kavramın
da derinlemesine bilinmesi gerekmektedir.
Politeizm: Çoktanrıcılık olarak bilinen bu kavram,
tüm dinler döneminde varlığını sürdürmüştür denilebilir. Basit şekilde, Hz. Muhammed
(s.a.v)’in ilk muhatabı olan putperestleri buna örnek gösterebiliriz. Veyahut diğer
peygamberlerin birçok kıssasını ele alabiliriz.
Tevhid: Allah’ın isim ve sıfatlarında ortaklığı
veyahut şirki reddetmek, onun peygamberlerine tâbi olmaktır.
Deizm: Din, peygamber, kitap vs. kabul etmeksizin tanrıyı;
akılla, bilgiyle, sezgiyle, gözlemle bulabileceğini iddia eden görüştür.
Her birinin alt dalları da mevcuttur lakin biz konumuzda
kalalım. Deizmin tanrıdan sudur eden evren veyahut kainat düşüncesini ele
aldığımızda, önümüze temel şu sualler
gelmekte: Mesela madde olabilir mi? (olamaz çünkü madde suretsiz olamaz) Peki
suret olabilir mi? (olamaz çünkü suret de maddesiz bulunamaz) Cisim olabilir
mi? (olamaz çünkü cisim bileşiktir, tanrının suduru tek olmalı) nefs olabilir
mi? (olamaz çünkü nefs fiillerini ancak cisimler vasıtasıyla icra ediyor. Ortada
bir cisim yok)
Bu soruları çoğaltabiliriz, deizmin tevhidi eleştirdiği
konulara bakalım:
/Tanrının yarattıklarına iman ya da tâbi oldunuz, onu
ikiledi- üçlediniz. Tanrıyı aciz bıraktınız!
Bu sorunun ne kadar saçma olduğunu yine basit bir şekilde
açalım: Allah yalnız birdir ve Hz. Muhammed onun KULU VE ELÇİSİdir diyerek,
ateizme yanıt bırakabilecek unsurları ortadan kaldırır. Böyle yaparak, sizden
peygamberler gönderdik kelamıyla da ‘melek olsaydı ya!’ sorusunu güçsüz
bırakır. Deizmin ele aldığı unsura gelinecek olursa, Allah’ın her an yaratma
fiilini gerçekleştirdiği bu düzlemde, bir an yaratmanın gerçekleşmemesi demenin
kaosa götüreceği bir usul olarak ortadadır. Kılavuzsuz bir ormana girmenin ne
kadar saçma olduğu bilindiği gibi, bu kainat düzleminde de bir rehbere mutlak
ihtiyaç vardır. Bir kimse nasıl ki kendi kendini yetiştiremezse, ortaya çıkacak
problemlere de ‘taklidî’ metotla yanıt vermektedir. Bu taklit için ise bir ilim
gerekir. Bu ilmi ‘ilk insan ve peygamber olan Hz.Adem’in ilmiyle ayetler
ışığında mukayese etmeli ve tartışmalıdır.’
Teselsüle düşmek de mümkündür, çünkü eğer ki Allah(c.c)
yarattıklarını başıboş bıraksaydı
(ayetle yalanlanmasına rağmen deistlerin kabulü nedeniyle) şöyle örnekle açıklanabilirdi.
Bir ok tahtası var bir de okçular. En baştaki bir okçu arkasındaki kişi ona
emrettiğinden tahtaya oku atıyor. Sonra ikinci sıradaki de üçüncü sıradakinden
emir bekleyerek atıyor. Üçüncü dördüncüyü… Bu teselsül de bitmeyeceği gibi acziyeti
ortaya koyar. Entelekheia olarak bilinen tanrının yarattıklarına benzemesi gibi
durumlara sebebiyet verir. Ya tanrı
vardır, tektir ve klavuzuna tâbi olmak şarttır. Ya da tanrı vardır tektir ama
(HAŞA!) acizdir, hiçbir şey yapamaz. Demek gibi…
Politeizmle hiçbir alakası olmadığı gibi, DİNİ OLUŞTURAN EN
ÖNEMLİ ETKENLER ŞUNLARDIR: AHLAK, İNANÇ, İBADET.
Bütün dinleri bu genel özelliklerle değerlendirdiğimizde her
şey açıkça ortaya çıkacaktır…
0 Yorumlar