DERVİŞ'İN TOKADI VE CHP KURTARICILIĞI! -köşe - Murat Şah VURAL

DERVİŞ'İN TOKADI VE CHP KURTARICILIĞI! -köşe

 

Canavarlarla dolu bir ormandayız. Yolumuzu kim keser, ne olur; nereye varırız, ölür müyüz, kalır mıyız o bile belli değil. Ne olursa olsun koşmak veyahut olduğumuz yerde kalmak ve soru işaretleriyle kaldığımız yerden boğuşmak seçenekler arasında. Fakat belki de ilerisi aydınlıktır diyebilmek. Ya da birisi beni bulur diye bağırmak da seçenektir.

Ecevit, bu seçeneklerden bağırmak ve birinin onu bulması seçeneğini seçti. Beklediği gibi de oldu ve yardımına Amerika koştu. Sonra hayatında hiç görmediği, tanımadığı bir adam olan Kemal Derviş el değiştiren bir fenerle Ecevit’in yanına geldi. Ecevit de Derviş’in elindeki söndü sönecek olan fenere bakıp ümit besledi ve gazeteler bu olayı şöyle trajikomik şekilde anlattı:

(21.04.2001 Konuşulanlar) 08.00 Sabah Kemal Dervişleri, 09.00 Sabah şekerleri ve Kemal Derviş, 10.00 icraatin içinden ve Kemal Derviş, 19.00 Akşam Kemal Dervişleri ve kapanış.

 

Söz gelimi bu olay, keşke şaka olsaydı. Uçaktan inerken dahi tüm ülke heyecanlı, son derece garip bir atmosfer. Artık buna denize düşen yılana sarılır mı demeliyiz bilemiyorum.

Gelin gerçeklere dönelim:

Egemenlik kayıtsız şartsız Amerika’nındır! şiarıyla örtüşür bir şekilde dünyada örneği olmayan bir atamayla meclise girmiş kişidir. Kahraman Amerika’nın 1 dolar banknotu ile temsil ettiği tek ve kalıplaşmış dünya ülkeleri projesi şeklinde anlayabileceğimiz yeni dünya düzeninin Ortadoğu mahallesindeki Türkiye köyünden sorumlu rakamsal ekonomist figürdür. Varlığından beri ideolojilerle kendini sürüklemiş partilerin, geldiğinden beri hiçbir ideolojik mütalaada bulunmadığı halde kendisinde kurtuluş aranan ve vahimliğin boyutunu gözler önüne serdiren kişidir.

 

Dünya bankasında görevli olduğu sıralarda sorumluluğu altında bulunan Namibya’ya elindeki mısır stoğunu borçların karşılık satmasını öğütleyen ve ülkenin açlık krizine girmesine neden olan, ilgilendiği bütün Afrika ülkelerinin milli gelirlerinin beş yıl içinde 1960’ların seviyesine düşmesine seyirci kalan ve tüm bu başarılı çalışmaları nedeniyle dünyanın en başarılı ekonomisti seçilmiştir. World bank sitelerine girip kemal derviş yazın çalıştığı dönemlerdeki ülkelerin haline bakabilirsiniz.

 

 

(o dönem bazı milletvekilleri, birazdan anlatacağım dünya bankasındaki raporlarını öne sürerek ona ‘’mason, gayrimüslim ve şerefsiz demiştir.)

Dünya bankası adına hazırlamış olduğu raporda (Türkiye görevinden evvel) Türkiye hakkında yazdıklarına bir bakalım:

“Türkiye’nin sanayileşme stratejisinde değişiklik yapmak gerekmektedir. Bu ölçüde büyük bir dış ticaret açığı ile sanayileşme sorununu çözmek olanaksızdır. Onun için kimya, temel makine ve imalat, maden işleme gibi ağır sanayilerde gelişme beklemek gerçekçi değildir. Kaynaklar ihracata yönelik hafif sanayi dallarına kaydırılmalıdır, ağır sanayiden gelişme beklenmemelidir.”

Kalın puntoyla özellikle dikkat çekmek istediğim noktalara bakınız. Dünya bankası Türkiye’nin ağır sanayileşmesine, yani kalkınmasına karşı olduğunu daha o zamandan belirtmiş de. Bunu dile getirene sonraki yıllarda aynı ülkede görev vermek…


Bu kadar değil, dahası var. En önemli sorunumuz ihracat olduğundan onu da hafif sanayi dallarıyla gerçekleştirebileceğimizden dem vuran bu haince rapor, üstelik dünya fiyatlarıyla rekabet edebilmek özrü altında bakın Türkiye’ye ne öneriyor:


“...fiyat engelini aşması da, ancak dördüncü plan döneminde sürekli olarak devalüasyon yapmasıyla gerçekleştirilmelidir. Tek bir devalüasyon yapmak çare değildir. (...) Türkiye bugün ancak büyük teknoloji gerektirmeyen hafif sanayi alanlarında rekabet edebilecek durumdadır. Bunu da devalüasyon sağlayabilir.”

Evet evet. Türkiye’de görev verdik bu kafaya. Hem de kurtuluşumuzun reçetesi diye. Sakın kızmayın şimdi, orada dünya bankasının istediğini yapmış. Zaten ilk o değil, dünya bankası 1974’te MSP-CHP koalisyonunda Erbakan ağır sanayi ısrarlarını sürdürürken Türkiye üzerine yine bir rapor hazırlamış, onda da benzeri düşünceleri öne sürmüştü. Şöyle özetleyelim: ‘’1. Türkiye tüketimine ilişkin mal ve hizmetlerin arttırılmasına öncelik tanınmalıdır. 2. Türkiye tarım kesimine ağırlık verirse iyi olur. 3. Türkiye toplam yatırımları içinde sanayi yatırımlarının payını azaltmalıdır.’’   

Yeterince açık sayılır bu da. Anlaşılıyor ki, dünya bankası ve onun ikiz kardeşi para fonu (😊) , oldum olası Türkiye’nin sanayileşmesine, kalkınmasına karşı !

  Amerikan iş çevrelerine rapor sunan executive intelligence rewiew’nün hizmete özel raporunda da görmüştük yıllar evvel, dünya bankasının Türkiye’ye yönelik niyetinin nasıl kararlı ve kesin olduğunu görmek için bir de isterseniz o satırları hatırlayalım:


“... Türkleri satın alabilmek için dünya bankası seçimlere kadar Türkiye’ye günlük uygulamada bulunacağını, ancak bunun için de Türkiye’nin seçimlerden sonra sanayileşme politikasından vazgeçerek kemerleri sıkmaya yönelmesinin şart olduğunu bildirmiştir. (...) uzun vadede Türklerin dünya bankasının şantajına boyun eğip eğmeyeceklerini beklemek ve görmek gerekecektir. (...) ister Demirel ister muhalefet lideri Ecevit olsun Ankara’daki bürokrasiyi ve Türk kamuoyunu sınai gelişmesini durduracak bir uygulamaya zorlamakta büyük güçlük çekecektir. Sınai gelişme modern Türkiye’nin temel ilkelerinden biridir...”

“... Türk gelişme stratejisinin esası, çabuk bir kamu sanayileşmesine dayanmaktadır. 1950’den bu yana Atlantikçi güçlerin Türkiye’nin geleneksel tarım ürünlerine dayanan bir gelişme stratejisini benimsemesi için çaba sarf ettikleri ya da hiç olmazsa sanayileşmeyi yoğun alanlara kaydırıp yozlaştırmayı gözetledikleri anlaşılmaktadır. Türkiye ise kamu öncülüğünde bir ağır sanayiye yönelmek ve bu şekilde yoksulluk ve geri kalmışlıktan kurtulmak için ısrar etmiştir.”

Amerikan iş çevrelerinin dergisi, durumu ne güzel özetlemiş. Kemal Derviş’in önerileri aslında dünya bankasının kuruluşundan bu yana, Türkiye’ye karşı takındığı tavırdan geliyor. Geldikten bir süre sonra açılacak gibi görünen kredilerin askıya alınması ise, besbelli dördüncü plan stratejisinin de Ankara’daki bürokrasi ve Türk kamuoyunun direnişiyle, yine sanayileşmede ciddi bir hız gereğini içermesinden. Bu yüzden o dönemde yapılan gösterge plan stratejisidir, bakanlar kurulu onu imf ve dünya bankasının doğrultusuna yatırdı mı, bitti, Ecevit iktidarını ulusal çıkarları savunur saymanın olanağı o gün bitmiş, kalmamıştır.

 

 

Gelelim o günden bugüne devam eden zararlardan birine daha, kanserojen etkisi bulunan glikoz şurubu ve früktozun ülkemizde cirit atmasının bir numaraları müsebbibi yine kahramanımız Kemal Derviş’tir.. Onun döneminde Türkiye’de şeker yasası çıkmış, daha doğrusu Amerika tarafından dayatılmış, şeker üretmek yasaklanmış, Ecevit de hemen kabul etmiş ve böylece glikoz şurubuna ve früktoza mahkûm etmiştir ülkemizi.

 

Peki sonuç odaklı bakanlar için: (ee kardeşim ne diyorsun yani iyi mi kötü mü?)

Türkiye merkezi yönetim dış borç verilerine bakıldığında,
1999 yılında 35 milyar
2000 yılında 40.5 milyar
2001 yılında 39 milyar
2002 yılında 57 milyar olarak gözükmektedir.

 

 NE KADAR BOYUN EĞERSEN EĞ, SENİN DURUMUN BU DİYOR AMERİKA SANA !

Devam edelim…

11.07.2002’de görevinden istifa etmiştir.

18.08.2002’de konuşulanlar: Türkiye’yi sömürme kampanyası içinde ülkemize gönderilmiş kişi olduğunu kanıtlamıştır. Böylesi bir görev için yeterince de uygundu zaten, zira konuşması düzgün, tahsili ve kariyeri de gayet iyi. Ancak geldiğinden beri yaptıkları ve geldiği yer itibariyle kumandasının dışarıda olduğundan şüphe edilmeyen kişiydi. Geldiği günden beri ekonomi düzelmemiş, iyice dağılmıştır. Ancak o, bununla yetinmemiş ve elini siyasete atıp onu da allak bullak etmiştir. En büyük destekçisi Türkiye lehine tek kelime kullanmayan gazetelerdir!

 

Ve bu konuşmalar daha bitmemişken bir haber!

 

13.04.2002 CHP ile anlaştı. Hatta genel başkan yardımcılığına yükseltildi. Deniz Baykal gayet mutluydu hatta açıklama yaptığı videoda: ‘’Onu buraya getirmek hiç kolay olmadı!’’ demiştir.


Çok anlatmayacağım genel hatlarıyla o kendisine burada verilen görevi yerine getirmiş ve 13.04.2004’te hem genel başkan yardımcılığından hem de MYK’dan istifa etmiştir. Sonunda evine yani Amerika’ya dönmüştür.

 

Gezi olaylarında tekrar gündeme geldi bu beyefendi. Hani tam yükselişe geçtiğimiz, ekonomik refahın zirvesindeyken çıkan Gezi parkı! Ne dedi sizce?

‘’Gezi parkı gösterileri gösterdi ki bu model yaşam tarzına uygun değil. Şimdi Türk modeli inşa etme fırsatı var!’’

Buyurun cevabı size bırakayım…

 

Bir hocam hem o günleri hem de bugünü anlatırken şöyle söyledi:

“Kemal Derviş’i Ecevit bulmadı. Kemal Derviş’i Amerika Türkiye’ye atadı. Görevi, istenilen yasal düzenlemeleri yaptırmak. Sonra Ecevit Hükümetini yıkmak. Arkasından DSP’yi parçalamak. Irak işgali öncesi, Amerika’ya destek verecek, O günün Ak Parti’sinin önünü açmak. Abdullah Gül’leri iktidara getirmek. Görevlerini başarı ile yaptı. Hükümeti yıktı, DSP’yi dağıttı. JEREMY RİFKİN, Amerikalı Jeremy Rifkin. Kılıçdaroğlu tanımaz, bilmez. ABD ziyaretinde önüne kondu. (ABD’nin yeni Ankara Büyükelçisi Jeffry Flake. Rifkin’i önerenin o olduğu iddiaları da var.) Prof. Dr. Daron Acemoğlu da aynı. Onun da ABD vatandaşı olduğunu öğrendim. Kemal Derviş Türk Hazinesinin başına atamışlardı. Bunları CHP’ye atadılar. Hiçbiri tesadüf değil. Önümüzdeki dönem için yapılan planların parçası.”

 

 

Şimdi bir daha düşünmek lazım. Ne dedi geçtiğimiz günlerde K.K: 5 trilyon 461 milyar dolar yöneten yatırım bankaları ve 500 milyar dolarlık fonlarla toplantılar yaptım. İlk 3 yılımızda en az 100 Milyar $ doğrudan yatırım, emeklilik fonlarından 75 milyar $, sürdürülebilirlik fonlarından da 150 milyar $ yatırım alacağız. Ülkemize para akacak.

Bu Kemal Derviş’in yardımcısı olan Faik Öztrak da yanındaydı gezilerinde de büyük ihtimal bu açıklamayı yaparken de. Yahu hiç mi bilginiz yok bu konularda. Niye demedi mesela, ‘’bu kadar para 1 günlük görüşmeyle olmaz, kimseyi inandıramayız biz hallettik! ’’ diye.

 

MİLLİLEŞMEK ZORUNDASIN. MİLLİLEŞMEZSEN, BATMAYA MUHTAÇSIN: MUHTAÇ!

(AMERİKA’DAN GELENLERİ BATMAK OLARAK DEĞERLENDİRENLER İÇİN)

 

KALIN SAĞLICAKLA!

 

 


 NOT: Anglikan Ekonomi ve Protestan Ekonomi modelleri eğitimi öğretilen okullardan bugün sözü edilen  Daron Acemoğlu’da geçmiştir.


Yorum Gönder

0 Yorumlar